Agile (Çevik) Dönüşümü Yakalayın.
Çevik olarak da bilinen Agile metodolojileri ile Waterfall yaklaşımları pek çok açıdan birbirleri ile karşılaştırılmaktadır. Görece geleneksel bir yapıya sahip olan Waterfall ile kıyaslandığında Agile metodolojisinin inovatif açıdan pek çok avantajı içinde barındırdığı ve günümüz dünyası için çok daha uygun özelliklere sahip olduğu kabul edilir.
Yapılan araştırmalar, Çevik projelerin %42 civarında bir başarı yakaladığını gösteriyor. Tabii bu yüzde, çevik yöntemlerin kullanıldığı yazılım projeleri özelinde oluşturulmuştur.
Standish Group’un 50 bin teknoloji projesi özelinde yaptığı araştırma; Waterfall (Şelale) yöntemiyle yürütülen projelerin %14 civarında bir başarı yakaladığını göstermektedir. Agile projelerde başarısızlık oranı ise %11 olarak aktarılmıştır. Bu rakamlara ve tercih edilme ivmesine rağmen hala şu soruya daha detaylı şekilde yanıt vermek durumundayız: Çevik projeler gerçekten başarılı mı? Gelin bu sorunun cevabına daha yakından bakmaya çalışalım.
Çevik, İngilizce karşılığıyla da Agile, proje süreçlerinin parçalara bölünmesi mantığına dayalı bir yaklaşımdır. İlk zamanlar büyük ölçüde yazılım projelerinde kullanılsa da sonraki dönemlerde söz konusu yaklaşımın farklı sektörlere yayıldığını görüyoruz.
Günümüzde özellikle yönetim prensiplerinde kendine yer bulmaya başlayan Çevik yaklaşımla ilgili en çok merak edilen konulardan biri de bu anlayışın işletmelerde başarılı olup olmadığıdır. Agile yalnızca işletmelerin kullanabileceği bir yöntem olmanın ötesinde kişilerin doğrudan kendi yaşamlarını organize ederken de aktif şekilde tercih edebilecekleri bir forma dönüşmüştür.
Waterfall kavramı ise Agile yaklaşımı ile taban tabana zıt bir yaklaşıma sahiptir. Çevik yaklaşımdan en önemli farkı, projelerin en baştan mutlak biçimde planlanması ve süreç esnasında değişikliklere sıcak yaklaşılmamasıdır. Proje teslimi, maliyetler ve sürece dair planlama çok keskin ve değişmez şekilde belirlenmiştir. Agile yaklaşımda olduğu gibi belirsizlikler kendine pek yer bulmaz. Hemen her şey, planlama nedeniyle öngörülebilir ve mekaniktir.
Böyle keskin bir anlayışın bugünün esnek ve yenilikçi anlayışı ile pek de örtüşebildiğini söyleyemeyiz. En azından değişimin ve geri dönüşlerin hayati derecede rol oynadığı projelerde Çevik projelerin çok daha başarılı olabileceğini vurgulamak gerekir.
Çevik yaklaşımda planlar genelde kısa vadelidir. Proje henüz devam ederken dahi belli değişiklikler yapılabilmektedir. Bu yaklaşımı tercih eden işletmeler oldukça iyi bilirler ki projenin ne şekilde bir yol izleyeceği, süreç içinde değişikliğe uğrayabilir. Üstelik müşteri de tüm bu yaratıcı sürecin etkin bir parçası olarak kendine yer bulabilir.
Agile modelinin görece daha başarılı sonuçlar vermesinde yaratıcılık odaklı bir yapıya sahip olması etkilidir. Ürün son haline ulaşana kadar pek çok geri dönüş ve elbette revize oluşabilir. Başlangıç noktasında belirlenen kurallara katı ve değişmez bir şekilde bağlılık asla söz konusu değildir. Büyük, tanımsız ve değişime açık projeleriniz için Çevik yaklaşımı benimsek lehinize olacaktır.
Saf dijital projelerde Agile yaklaşımının çok daha verimli sonuçlar verdiği açık bir şekilde görülmektedir. Böyle bir anlayışın size sağlayacağı en önemli avantajlar; değişime açıklık, takım içi iletişim kalitesi, hızlı ürün teslimi, test merkezli ilerleme, basit ve gerçekçi planlama yapma eğilimidir. Çevik yöntemiyle projelerinizde çok daha iyi bir ekip ruhu oluşturabilirsiniz. Ürünü meydana getirirken esneklik yaratabilir, aktif geri dönüşler oluşturabilir ve işi sahiplenen çalışanlar kazanabilirsiniz. Bu süreç aynı zamanda verimlilik ve inovasyona uyum açısından da bir adım öne çıkmanızı sağlar.
Teknolojinin ağırlıkta olduğu projelerde Agile yaklaşımları ile çok daha bariz bir şekilde başarı yakalamak olasıdır. 2020 senesinde yapılan Standish Group Chaos çalışmasında Çevik prensiplerinin kullanıldığı projelerin, geleneksel yaklaşımlarla yönetilen projelere kıyasla ortalama üç kat daha başarılı olduğu belirtilmiştir.
Standish Group, yaklaşık 25 seneden bu yana teknoloji projelerine dair kapsamlı analizler yapmaktadır. 1994 yılından itibaren bu oluşuma 50 binin üzerinde teknoloji projesi dahil edilmiştir. Proje yöneticileri artık günümüzde plana bağlı yaklaşımların özellikle de teknoloji girişimlerinde önemli bir karşılık bulamayacağını düşünüyor. Standish Group tarafından gerçekleştirilen başarı tanımında; zaman, bütçe ve hedef dışında, değer üretmek ve kullanıcı memnuniyeti sağlamak gibi noktalara vurgu yapılmaktadır.
Standish Group, 50 bin teknoloji projesinden oluşan büyük veri tabanından hareketle küçük projelerin büyük projelere kıyasla başarıya ulaşma olasılığının fazla olduğunu ortaya koymuştur. Ufak projelerde risk daha azdır ve daha kısa geri bildiri döngüleri söz konusudur. Büyük projelerden kaçınmak yerine söz konusu projeleri daha ufak projelere bölmek, riski azaltmak açsından akıllıca bir hamle olacaktır. Hangi yaklaşımların daha iyi sonuçlar verdiği sorusu artık büyük oranda netlik kazanmıştır. Waterfall yaklaşımlarıyla proje yönetimi gerçekleştirmek, bugün koşullarında bir tür zar atmak olarak değerlendiriliyor.